Duygular tüm kararlarımızı önemli ölçüde etkiliyorlar. Bir iş ya da hayat yöneticisi olarak sizin kararlarınızı nasıl etkilediklerini bilmek istemez misiniz? İşte ya da özel yaşamda daha akılcı karar almanın sırrı yaşadığınız duyguların esiri olmamaktır. Özellikle de aldığınız kararla yaşadığınız duyguların birbiri ile alakası yoksa… Nasıl diyorsanız, hadi örneklerimize bakalım…

Duygular tüm kararlarımızı önemli ölçüde etkiliyorlar. Bir iş ya da hayat yöneticisi olarak sizin kararlarınızı nasıl etkilediklerini bilmek istemez misiniz? İşte ya da özel yaşamda daha akılcı karar almanın sırrı yaşadığınız duyguların esiri olmamaktır. Özellikle de aldığınız kararla yaşadığınız duyguların birbiri ile alakası yoksa… Nasıl diyorsanız, hadi örneklerimize bakalım…

Evde kahvaltıda yaşadığınız bir olay sizin bazı duygularınızı tetikleyebilir; örneğin sabah eşinizin tahmininizden fazla harcama yaparak ev ekonominize darbe planlaması yaptığını fark ettiniz. Evden çıktınız ve iş yerinize yolda bazı endişeler, öfkeler ve üzüntüler ile ulaştınız. İş yerinde hemen bu duygulardan kurtulabiliyor musunuz? Bazı olaylara ilişkin duyguları iş yerinde de taşımaya devam ettiğinizi siz de biliyorsunuz. Daha sinirli, daha şüpheli ya da daha üzgün olmaya devam etmeniz yüksek olasılık Aslında bunun tam tersi pozitif duygular içerisinde de geçerli. Bu duygular vücudunuzda artık bazı olayları gerçekte olduklarından daha farklı görmenizi sağlayarak genellikle bakış açınızı daraltıyorlar. Ben buna “Daraltılmış Seçicilik” diyorum.

Hemen bir örnek daha verelim. Aracınızdasınız ve İstanbul’da sıkışmış bir trafikte seyrederken sizin sağınızdan hızlıca bir araç emniyet şeridini işgal ederek ilerliyor ve sizin önünüze geçiyor. Bu arada bu cümleyi okuduğunuzda bile bazılarınızın öfkesi artabilir ya da üzülebilir. Öfkelenmeniz ya da üzülmenizin birçok farklı sebebi olabilir. Örneğin bunu yapanın adaletsizlik yaptığını ya da başkalarının hakkını yediğini düşünebileceğiniz gibi aynı zamanda emniyet şeridinin kapatılması nedeniyle bir hastanın gerekli tedaviyi zamanında alamayarak hayatını kaybedebileceğini düşünebilirsiniz, ya da bunları hiç düşünmediniz… Sadece kızdınız. Çünkü sizinle rekabette öne geçti ve siz trafikle mücadele ederken sizden çok daha önce işe gidecek.

Asıl konuya dönersek; tam o duyguyu yaşadığınız anda yeni bir daraltılmış seçiciliğe sahip olursunuz, çünkü vücudunuzda hormonlar hazır halde yeni bir öfke, yeni bir endişe ya da yeni bir üzüntü bulmak için hazır durumdadır. Algınız öfkelenebilecek, endişelenebilecek ya da üzülebilecek sahneleri bulmaya daha elverişli hale gelmiştir. Başka zaman gülerek karşılayabileceğiniz bir olayı o sırada öfkelenerek karşılayabilirsiniz. İşte bu durumda olayın üzerinden geçmiş olmasına rağmen siz hala o konuyla alakasız duyguların yani tutmaya devam ettiğiniz hormonların esiri olmaya devam edebilirsiniz. Elbette ki böyle bir durumda alacağınız her karar da bu etki altında olan perspektifinizden yoğun bir şekilde etkilenecektir.

Her iki durumda da kişinin bu duygu durumunu uzun süre tutmaması için duygusal yetkinliklerini geliştirmesi gerekiyor. Ancak bu duygusal yetkinliklerin gelişimi ile kişi olaylardan bağımsız ve tarafsız olarak karar alma becerisine erişebiliyor. Tabi ki tamamen tarafsız olmak mümkün değil ancak yine de bunu azaltmak mümkün. Bu konuda bilim dünyası da çalışıyor ve konuyla ilgili araştırmalarına devam ediyor.

Toronto üniversitesinden araştırmacı Stephane Cote duygusal zekânın geliştirilmesinin bu tip durumlarda daha doğru karar almayı sağladığını iletiyor. Duygusal zekâ konuyla ilgili olmayan duyguları, alınacak karardan bağımsızlaştırılabileceğini ve bunun tek yolunun duygusal zekâyı geliştirmek olduğunu söylüyor.

“Psychology Today” dergisine göre Duygusal zekâ psikolojide kişinin kendinin ve başkalarının duygularını anlama ve yönetebilme becerisi olarak tanımlanıyor. Psikoloji Bilimleri Dergisi’ne göre (journal Psychological Science) değişik duygu bilinci seviyesine göre etkili karar alma mekanizmalarını tanımlamaktadır. Deneyin birinde, araştırmacılar endişenin özellikle riskli kararları alırken üst düzeyde devrede olduğunu belirttiler. Özellikle endişe seviyesi hangi kaynaktan olursa olsun, karar anında kişinin duygusal yetkinliklerini zayıflatarak kararın etkinliğini azaltıyor. İlginç olan sonuç ise duygusal yetkinliği zayıf olan kişilerde endişe karar alma etkinliğini pozitif bir şekilde etkiliyor. Daha tedbirli bir hala gelerek daha fazla araştırma yapıyorlar. Duygusal yetkinliği yüksek insanlarda ile sonuçlar oldukça farklı, endişe duygusu onların karar etkinliğini azaltıyor. Yani siz, siz olun, duygusal yetkinliğiniz düşük ise endişelenmeye devam edin…

Araştırmacıların yorumu yüksek duygusal yetkinliklere sahip kişilerde sadece endişe üzüntü gibi negatif duyguların değil aynı zamanda pozitif duyguları da etkileyerek azalttığını oldu.

Stephane Cote’ye göre duygusal yetkinlikleri yüksek olan insanlar duygularını ortadan kaldırmıyorlar, sadece konuyla ilgisi olmayan duyguları azaltma ya da yok etme becerisine sahipler.

Karar alma da ileri bir aşamaya geçmek ve kararlarınızın size daha iyi sonuçlar vermesini istiyorsanız bu yetkinliğinizi geliştirmeye çalışmak. Üstelik şanslısınız, duyguları yönetme becerinizi ve karar alma yetkinliğinizi artırmak mümkün… Sadece imkânları kullanmanız gerekiyor. 

Kaynak: solaunitas